25 Ekim 2025 - Cumartesi
Emânetinin Yılmaz Bekçileriyiz!
Türklerin edindiği en büyük miras nedir diye sorsam, hiç düşünmeden “Cumhuriyet’tir.”
Yazar - Suzan Tepsi
Okuma Süresi: 4 dk.

Suzan Tepsi
suzantepsi1992@gmail.com -
Der ve sözümü noktalarım. Kimden mi? Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde başarıyla elde ettiği Kurtuluş Savaşı sonrası genelge kararlarındaki diplomatik tavırları ve siyâsi başarısı sayesinde bunun neticesinde yönetim şeklimizi halifelik ve saltanatın sona erdirdikten sonra Türkiye için bir dönüm noktası haline geldi, cumhuriyet. Osmanlı yıkıldı yerine Türkiye Cumhuriyeti parlamenter devlet yapısı oluşturuldu. 29 Ekim 1923’ten bu yana tam tamına yüz iki yılını da hayırlısıyla devirecek beş gün sonra Çarşamba sabahından öğle sonrasına kadar kutlamaların olacağı güne uyanacağız. İlk önce Taksim Meydanı Atatürk Kültür Merkezi önü daha sonra 19 Mayıs 1919’da Milli Mücadele için mavi gözlü devin yola çıktığı o küçük pembe evin önünden bugünkü Şişli Meydanı’nda ilk orta ve lise öğrencilerinin ellerinde bayraklarla öğretmenlerinin eşliğinde yürüyüşe çıkacakları an nefesler tutulacak yine aynı sabah saatinde Beşiktaş Meydanı’ndan Deniz Müzesi önü o büyük denize nâzır sahada ise; stantlar kurulacak hep bir ağızdan “Çıktık açık alınla, on yılda her savaşta, on yılda on beş milyon genç, yarattık her yaştan!” diye gür sesimizle 10. Yıl Marşı’nı okuyacağız. Böyle bir ömür geçirdim, koskoca 29 Ekim kutlama merâsim ânılarıyla, her karesiyle İstanbul manzaraları ve meydanlarının insan seline teslim olmadım değil.
28 Ekim 1923, yer Çankaya Köşkü, Ankara
Atatürk akşam saati yâveri ve köşkteki silah arkadaşlarıyla bir aradayken;
-Efendiler; yarın Cumhuriyet’i ilân edeceğiz! Dediğinde çocukluk yıllarımda oturduğum sıranın üzerinde minicik ellerimle tuttuğum kurşun kalemle okuma yazmayı yeni söktüğüm doğrudur. Sekiz yaşındaki kız çocuğunun o koca yüreği taşıdığının kanıtıdır ki minicik ellerine rağmen; “Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.” Cümlesini çizgili defterime öğrendiğim harfleri yazamayacağım diye ödüm kopmuyor, değildi. Sonra birden cesaretimi toplayıp, parmağımı kaldırdım. Kaleme dokunmak benim için muazzam başarı olacaktı. Söz hakkı istedim, öğretmenimden. Sınıf öğretmenim hayli ciddi ve otoriter ama bir o kadar vatansever hanımefendiydi. Ona, okumam gereken cümleyi söyledim. Ayağa kalktım; defterimi elime aldım;
-29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun. O an heceleyerek okumaktan ziyâde hızlı ve anlayarak okumuştum. Milli levha kara tahtanın üstünde duruyordu, tebeşir tozu yutmayı bir kenara bırak, Atam’ın yüzüne gülümseyerek baktım. Yerime oturdum. Öğretmenim bana;
-Aferin, dedi.
Yıl 2025...
Bugün de aynı heyecanla odamın balkonuna bayrağımı astım. Komşuların camlarına asılan bayrağın güzelliğine, özgürce gökyüzünde dalgalanışına bakarak, bayrakları bayrak yapan üzerindeki kandır sözü aklımdan geçti. Vatan uğruna şehit düşen Mehmetçiklerimizin ve hepimizin lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün ruhu şaâd olsun. Ne kadar çalışsak da üretsek onlara vatan borcumuzu karşılayamayız. İyi ki; izindeyiz ulu önder, baş öğretmen, baş kumandan, ilk reis-i cumhurum. Senin de vâsiyetin üzerine Türk genci olarak muhtaç edindiğim kudret damarlarımdaki asil kanımda mevcuttur. Emânetin; emânetimizdir. Yaşasın Cumhuriyet!
Yorumlar (0)

