Sosyal Yapımıza Yönelik Planlı Ve Organize Bir Saldırı Var
En Büyük Hedefleri Evvela Anneliği Bitirmek...
Özgür Cengiz
ozgurcengiz4680@gmail.com -Yakın tarihimiz dikkatli bir şekilde incelendiğinde, ülkemizde dış mihrakların güdümünde; Kürt-Türk, Alevi-Sünni, Sağ-Sol çatışmalarının çıkarıldığını ve itinayla tek merkezden yönetildiğini görmek pek zor olmayacaktır. Aslında aynı güçler bugün de, Kadın-Erkek çatışmasını oluşturarak, sosyal yapımızı temelinden yıkmak için var güçleriyle çalışıyorlar. Gerçi bu çaba uzun yıllardır süregelen planlı bir saldırının devamıdır…
Sosyal yapımızı temelinden hedef alan saldırıda kullanılan en büyük taktik ise, anneliğin önemini zayıflatmak hatta kötü göstermek şeklindedir. Bu tehdidi gören Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın: 'Ev hanımlığını küçültmek, psikolojik bir savaş taktiğidir' şeklinde yaptığı analiz, aile yapımıza kadın üzerinden yapılan bir saldırıyı çarpıcı bir tespitle gözler önüne sermektedir. Aslında bu saldırının tek bir cephesi yok. Diğer bir saldırı cephesi ise, ülkemizde kadına yönelik gerçekleşen şiddet vakalarının kasıtlı bir şekilde, cinsiyet vurgusuyla, tekrar tekrar gösterilmesi ve gündemde önemli bir yer tutmasının sağlanmasıdır…
Peki Türkiye’de kadına maktul oranı çok mu fazla?
Bu soruya doğrudan cevap vermek yerine bir kıyas ile cevap vermek daha doğru olacaktır. Bu kıyası yaparken, milletimize devamlı surette medeniyet açısından örnek gösterilen Avrupa’nın bir ülkesi olan Almanya ile Türkiye arasında bir kıyası gözler önüne sermek yeterli olacaktır.
Almanya’da bir yıl içinde meydana gelen kadına yönelik cinayet vakalarındaki öldürülen kadınların oranı yaklaşık olarak 50 iken, bu oran Türkiye’de 18 civarındadır. Zira ülkemizde günde ortalama 6 cinayet işlenmekte ve bunlardan 1 tanesi kadın diğerleri ise erkektir. Yani ülkemiz kadına yönelik cinayet anlamında Avrupa ülkelerine göre çok daha iyi bir noktadır. Bu açıdan Türkiye Avrupa ülkelerine örnek olacak nadir ülkelerden biridir.
Bu tabloya rağmen kadına yönelik cinayetler neden çok fazla gündem yapılıyor?
Aslında bu durumun altında hiçte masum olmayan bir gerçek yatıyor. Şöyle ki, maktulü katın olan cinayetlerinin ısrarla ve devamlı olarak cinsiyet zemininde gündem yapıldığı bir ülkede yetişen kız çocuklarının maruz kaldığı algı saldırısı, yetişen kızların erkeklere karşı ciddi bir önyargı ile yetişmesini sağlıyor. Yani Nevzat Tarhan’ın da ifade ettiği gibi, bu durum psikolojik bir savaş taktiğidir.
Lakin şunu da belirtmekte fayda var: aile yapımızı kadınlar üzerinden hedef alan bu sinsi saldırının amacı kadın ve erkeği sokaklarda çatıştırmak değil, aile kurumunun tesisi aşamasında veya kurulmuş aile ortamında çatışır hâle getirmek suretiyle aile kurumunun oluşmasına mani olmak veya kurulan ailelerin hızlı bir şekilde dağılmasını sağlamaktır. Bu sadeye Z kuşağı olarak tabir edilen ve başıboş kalan nesil, kolay bir şekilde yönlendirilerek her türlü sömürü ağlarına kolayca dahil edebilecektir.
Sonuç olarak dış mihrakların bu çatışma ortamını tesis edebilmek için kullandıkları yöntem genel olarak; anneliğin önemini yok saymak, hatta anneliği adeta kölelik gibi göstermek ve bu algının üzerine ayrıca erkekleri potansiyel bir şiddet yanlısı göstermek şeklindedir. Bu sayede kadın- erkek çatışması için gerekli olan psikolojik zemin sosyal hayatın her alanında oluşturmuş olacak.
Avrupa'da haber dahi yapılmayan kadına yönelik şiddet olaylarının ülkemizde her gün ve her kanalda ısrarla, kadınları özellikle erkeklere karşı tahrik edici başlıklarla servis ediliyor olması yukarda izah ettiğim hususların bir ispatı niteliğindedir. Elbette böyle bir atmosferde yetişen kız çocukları, erkeklere karşı ciddi bir önyargı ile yetişiyor. Tabi ki bu tehlikeli önyargı, yeni neslin evliliklerinde yaşanması muhtemel kavgalarda, âdeta bir bomba tesir göstererek, “Siz erkekler zaten böylesiniz” patlamasıyla yuvaların çok daha hızlı bir şekilde yıkılmasını netice verecektir.
Velhasıl, elbette aklı başında vicdan sahibi hiç bir insan şiddeti tasvip etmez. Lakin şiddet olaylarının asıl nedenlerini ortadan kaldıracak köklü çözüm yöntemlerini ivedi olarak hayata geçirmek yerine; anneliği hafife almak, erkekleri potansiyel bir katil gibi göstermek, yaşan şiddet olaylarını en çok bizim ülkemizde oluyor gibi göstermek ve adeta her ailede yaşanıyor gibi algıları oluşturmanın altında yatan sinsi zihniyetin aslında, "Mağduru Kadın Olan Şiddet olaylarını Engellemek" gibi bir niyetinin olmadığını bilmek ve bu tuzağa düşmemek gerekir.